Eee sonra?

Size bir hikaye anlatayım.

Günlerden bir gün, ada olmasına bir kalmış bir diyarda, bir adamın aklına bir şey gelmiş. O adam bu aklına gelen şeyi konuşmak için Devlet’in karşısına çıkmış ve demiş ki:

–Devlet Devlet ey Devlet, sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Devlet adama bakmış ve cevap vermiş:

–Ben bir denizim ve sen de beni oluşturan su tanelerinden birisin.

Adam başını iki yana sallamış:

–Evet ben o denizdeki bir su tanesiyim ama diğer su taneleri gibi değilim. Ben denizin derinliklerinden çıkan bir sıcak su tanesiyim, diğerlerine benzemem demiş.

Devlet umursamaz bir tavırla:

–Neyse nesin, benim için diğer su tanelerinden bir farkın yok. Şimdi niye buraya geldiğine gel. Benim o kadar işim gücüm var, sana ayıracak çok vaktim yok demiş.

Adam anlatmaya başlamış:

–Devlet, geçenlerde oturmuş kendi kendime düşünüyordum. Aklıma bir şey takıldı, bunu senle konuşmak için buraya geldim. Benim babalarım, dedelerim falan bu bizim konuştuğumuz dilden başka bir dilde daha konuşurlarmış.

Devlet araya girmiş:

–Doğrudur, bu ülkede herkes istediği dilde konuşabilir. Öğrenmişlerdir konuşuyorlardır, normal bir şey bu.

Adam, Devlet’in lafını kesmesine biraz bozulmuş ve Devlet’ten derdini tamamen anlatana kadar konuşmasını bölmemesini istemiş. Devlet de “peki” demiş. Adam konuşmaya devam etmiş:

–Haklısın, vakti zamanında öğrenmişler ama bu dil öyle normal bir dil değilmiş. Bu dil onların kendi diliymiş.

Devlet tam yine araya girecekmiş ki biraz önce kabul ettiği şeyi hatırlayıp kendini tutmuş. Adam devam etmiş konuşmaya:

–İşte o dili ben de konuşmak istiyorum. Bunun için senden bir şeyler isteyeceğim. Buraya gelme sebebim budur işte demiş

Devlet:

–Ne isteyecekmişsin bir duyalım.

Adam isteklerini sıralamaya başlamış:

–Ben bu dili konuşarak insanlarla anlaşmak istiyorum.

Devlet:

–Bunu yapmakta zaten özgürsün. Git istediğinle istediğin dilde konuş, bana ne bundan? diye cevap vermiş

Adam devam etmiş isteklerine:

–Tamam ama ben her yerde bu dili konuşmak istiyorum; bakkalda, bankada, otobüste, hastanede, her yerde…

Devlet hafiften sıkılmaya başlamış:

–Farzedelim ki bu isteğini kabul ettim, eee sonra?

–Ben çocuklarımla da bu dilde konuşmak istiyorum, o yüzden onlara da bu dili öğreteceğim.

–Eee sonra?

–Çocuklarım da benim gibi hayatlarında sadece bu dilde konuşsunlar, çünkü bu dil bizim dilimiz. Bu sebeple çocuklarıma okulda bu dilde eğitim verilmesini istiyorum.

–Eee sonra?

–Bütün gazetelerimin, kitaplarımın, tabelalarımın, kısacası bütün şehrimin bu dilde olmasını istiyorum. Herkesin bu dilde anlaşmasını istiyorum.

Devlet iyice sıkılmış ve “bitti mi?” diye sormuş.

Adam:

–Evet sizden istediklerim bu kadar. Nasıl istediğim dili konuşmakta özgürsem bu isteklerimin de bu özgürlüğümle alakalı olduğunu düşünüyorum ve isteklerimi yerine getirmenizi istiyorum sizden.

Devlet biraz düşünmüş ve adama bazı sorular sormaya başlamış:

–Diyelim ki ben şimdi senin bu isteklerini kabul ettim. İleride senin benden başka isteklerin de olacak, yanılıyor muyum?

–Evet olabilir ileride, bilmiyorum. Ama bunun şu anla ne alakası var?

Devlet devam etmiş:

–Şöyle bir alakası var. Ben bugün senin isteklerini kabul edersem, sen bana sürekli başka isteklerle geleceksin. Önce yasalarında benden de bahset diyeceksin.

–Diyelim ki dedim. Eee sonra?

–Ben yasalarımda senden söz edeceğim. Sonra sen yine geleceksin ve benden sadece kendi dilini konuşma hakkını isteyeceksin.

–Eee sonra?

–Sonra diyeceksin ki, “biz burada kendi kendimize ne güzel aynı dili konuşuyoruz. Artık biz burasıyla alakalı kararların hepsini kendimiz vermek istiyoruz.”

Adam, Devlet’in dediklerini onaylıyormuş ama bir yandan da Devlet’in bunları anlatarak nereye varmak istediğini anlamaya çalışıyormuş. Devlet’e sormuş:

–Diyelim ki zaman içinde bunları senden istedim. Ne olacak yani, ne demek istiyorsun sen bana şimdi?

Devlet bütün olayı özetlemiş:

–Önce dil dersin, sonra o dili her yerde konuşmak istersin. Sonra biz burada farklıydık, daha da farklı olduk, buralar yine sizin olsun ama bizim farklı bir adımız olsun istersin. Bunlar olurken aradan biraz vakit geçer ve bir bakarız ki artık ne benim senin yanına gönderdiğim kişi orada sizinle konuşarak anlaşabilir olmuş, ne de sizin oradan birisi başka bir yere gidince oradakilerle anlaşabilir olmuş. Sonuçta; Sizin orası, Bizim burası, Sizler ve Bizler olmuş oluruz. O zaman benim tek Devlet olmamın ne anlamı kalır ki?

Comments are closed.



login