Bir garip hikaye: “Sabahki Olay”

Gelin biraz hayal gücümüzle bir hikaye canlandıralım kafamızda, çoğumuzun hayatına uyacak bir hikaye olsun.

Hafta içinden bir gün, aylardan ekim olsun hadi. Güneş sabah 7’de falan doğuyor o aralar. Bir şey olmuş uyanmışsın; belki çişin gelmiş, belki susamışsın, belki sıcak basmış herneyse artık. Saat 7’yi biraz geçmiş, güneş doğuyor o sıra. Uykuya geri döneceksin ama yatmadan önce bir bardak su içeyim dedin ve mutfağa gittin. Rafa uzandın bir su bardağı aldın, bardağına suyu doldurdun. Bardağı ağzına götürürken mutfak penceresine doğru yürüdün yavaşça. Suyunu içerken pencereden dışarıya bakıyorsun. Garip bir şeyler var dışarda. Şöyle anlatayım: hani bir yazı yazıyorsundur, yazılışı değişik bir kelime yazarsın, diyelim “eczane” olsun. Yazdığın kelimeye bakarsın “yok ya bir harfi yanlış yazdım galiba, bunda bir sıkıntı var” dersin, hissedersin o hatayı. Yanlış olan, içine sinmeyen bir şeyler vardır, alışılmadık bir şeyler vardır. İşte şimdi mutfak penceresinin önünde de aynı durumdasın. Dışarda bir şeyler yanlış sanki ama ne yanlış bilmiyorsun. Neyse çok kafaya takmadın, suyunu içip bardağı camın önüne bıraktın ve geri yatağına gidip yattın. Gözlerin kapanıyor zaten; şu uyanık ama aslında 10 saniye gözünü kapasa anında uyuyacak moddasın. Malum 1-2 saat sonra geri kalkacaksın zaten. O 1-2 saatlik uyku önemli, çok da tatlı.

Uyanma vaktin gelir, alarm çalar. Uyandın hazırlandın. İşine gittin, okuluna gittin; artık sen nereye gidiyorsan oraya gittin. O günün normal bir gününden bir farkı yok. Öğle yemeğini yedin, tekrar işe/derse döndün. Üzerinde yediğin yemeğin verdiği bir ağırlık var. Öyle boş boş düşünüp vakit geçirirken aklına sabah geldi. Hayal mayal hatırlıyorsun: kalktın su içtin, camdan dışarı baktın. Hani uykunda bir rüya görürsün, uyandığın anda hatırlamıyorsundur ama gün içinde olmadık bir anda hatırlarsın birden. Aynı o durumdasın işte. “Rüya mıydı lan o?” diye soruyorsun kendine. Pencereden gördüklerini düşünüyorsun. Güneş doğuyordu yavaş yavaş. Yerler, arabalar ıslaktı. Gece yağmur yağmıştı demek ki. Bir saniye… Güneş doğuyordu. Daha önce mutfaktan hiç güneşin doğuşunu görmemiştin. Gerçi belki de görmüştün ama hatırlamıyordun. Kim böyle bir şeyi hatırlar ki? Sonra aklına bir soru geldi: mutfak nereye bakıyor, hangi yöne? İşte o anda donup kaldın. Ellerin titredi, tüylerin diken diken oldu o sorunun cevabını düşündüğünde. Mutfak penceresi batıya bakıyordu!

Öyle çok dindar sayılmazdın ama güneşin batıdan doğmasının ne demek olduğunu bir yerlerden biliyordun. Belki ilk duyduğunda sana ilginç gelmişti, o yüzden hatırlıyordun. Derin bir nefes aldın, “iyi saçmaladım ya yalnız” dedin. Yok artık daha neler. Herhalde öyle bişey olsa bunu tek farkeden sen olmazdın; herkes bunu konuşur, bütün televizyon kanallarında bununla alakalı haberler olurdu. Di mi yani? Solundaki arkadaşına döndün ve sordun: “Bugün bi gariplik var mı ya?”

Arkadaşın kafasıyla onayladı: “Hava çok basık be, nem yüksek olunca adamı mahvediyor.”

“Yok yani böyle olağandışı garip bir şeyler falan yok di mi? Hani geçen İstanbul’un bi yerinde millet garip garip sesler duymuş veya böyle hani sabah gelirken yolda ölü kuş falan görmedin di mi?

Arkadaşın yüzünde hafif alaycı hafif şaşkın bir gülüş belirir: “Sen bişey içmedin di mi lan? Görmedim oğlum tabi ki öyle şeyler”

Aklından arkadaşına sabahki olayı anlatmak geçer ama vazgeçersin. Bugün o gün olacak da sanki bunu bir tek sen fark edeceksin di mi diye düşünürsün. Belli ki uykunda rüya falan görmüşsün, gerçek sanmışsın onu. Gerçi dün akşam geç de yatmamıştın, bir şeyler falan da içmemiştin. Neyse rüyadır o rüya deyip tekrar işine döndün.

Gün ilerledi, bugünlük vazifen de bitti. Eşyalarını topladın eve gideceksin artık. Telefonun titredi, bir mesaj alındı. Gönderen yakın bir arkadaşın: “şşt işin var mı lan bizimkilerle takılcaz”

Cevap: “yorgunum ya siz takılın ben eve gidip yatim biraz”

Sen cevabı yolladıktan 25 saniye sonra arkadaşın aradı. Israr geldi, kıramadın gittin yanlarına. 1-2 saat yanlarında takıldıktan sonra müsade isteyip ayrıldın.

Eve geldin, üzerinde biraz yorgunluk var. Hızlı bir duş alıp kendini yatağa atmak var kafanda. Bu gece iyi bir uyku çekeyim dedin. Uyumadan önce su içmek için mutfağa yöneldin. Aynı sabahki gibi… Bardağa suyu koydun. Kafanı pencereye doğru çevirdiğin anda elindeki suyla dolu bardak yere düştü, paramparça oldu. Donup kaldın. Gördüğün şey seni bir anda sarstı. Bardak pencerenin önündeydi. Aynı hatırladığın yerde, aynı hatırladığın şekilde duruyordu.

Ardından o sesi duydun. Evet surun sesiydi o.

Belki senin kıyametindi bugün… Belki de güneşi herkesin farketmesi gerekmiyordu…



login